FaceKoLiq
Kıyameti Unutmayın!! Htc9cya2
FaceKoLiq
Kıyameti Unutmayın!! Htc9cya2
FaceKoLiq
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Eğlencenin Tek Adresi
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kıyameti Unutmayın!!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
NİSİBİS 47

NİSİBİS 47


Erkek Mesaj Sayısı : 230
Doğum tarihi : 28/06/95
Kayıt tarihi : 30/11/09
Yaş : 28
Nerden : MaRD!N

Kıyameti Unutmayın!! Empty
MesajKonu: Kıyameti Unutmayın!!   Kıyameti Unutmayın!! I_icon_minitimePtsi Ara. 07, 2009 2:11 pm

Afganistan'ın İşgali

Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. ''
(Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 59)

Hadiste Afganistan'ın ahir zamanda işgal edileceğine işaret vardır. Gerçekten de Rusların Afganistan'ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir.

Orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır...

Rivayetin bu bölümünde de Afganistan'ın maddi zenginliklerine dikkat çekilmektedir. Bugün Afganistan'da çeşitli sebeplerle işletilmeye açılmamış büyük petrol yatakları, demir havzaları ve kömür madenleri tespit edilmiştir.

Rusya'nın Afganistan işgali ile ilgili, o dönemde Der Spiegel dergisinde çıkan bir yazıda, Rusya'nın işgali bitirse de bölgenin ekonomik kontrolünü elinden bırakmak istemediği açıklanmıştı. Afganistan'ın o dönemde sahip olduğu yıllık 150 milyar metreküpten fazla doğalgaz rezervinin bunda büyük payı vardı. Ayrıca Afganistan'ın zengin kömür, kurşun, çinko, gümüş, altın maden yatakları ve dünyanın en zengin lapis yatakları da Rusya'nın bu ısrarlı tutumunu açıklıyordu.




Sovyet ordusu 1979 yılında Afganistan'ı işgal etti. Yaklaşık 9 yıl süren bu işgal 1988'de son buldu. Resimde 1988 yılında Afganistan'dan geri çekilen Sovyet ordusu görülüyor. Üstteki resimde ise Sovyet ordusuna karşı mücadele etmiş olan Afgan mücahidleri görülüyor.
Afganistan'ın zengin doğalgaz rezervi çeşitli projelerle kullanılmaya çalışılmaktadır. BBC News'ta verilen haberde, Afganistan'ın 2 milyon dolarlık doğalgaz boru hattı inşasına başlama konusunda gündeme gelen anlaşmalar konu edilmiştir.
(üst sol resim) Yeni Şafak Gazetesi, 2 Aralık 2001
(üst sağ alt resim) BBC News, 13 Mayıs 2002




Ramazan Ayı'nda Ay ve Güneş Tutulmaları

Ramazan'ın birinci gecesi Ay, ortasında Güneş tutulacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 199)

Onun saltanatı zamanında, Ramazan Ayı'nın on dördünde Güneş tutulacaktır, o ayın ilkinde ise Ay kararacak... (Mektubat-ı Rabbani, 380. Mektup, 2/1163)

Mehdi'nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde Güneş iki defa tutulacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 440

Ramazan'da iki defa Ay tutulması olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)


Yukarıdaki rivayetlerde dikkati çeken en önemli noktalar Ramazan Ayı'nın ortasında hem Güneş tutulması, hem de bir ay içinde Ay'ın ve Güneş'in iki kere tutulmasıdır.

Eğer bu hadislerde tarif edilen olaylar dikkatle incelenirse, rivayetler arasında çeşitli farklılıklar olduğu göze çarpar. Yukarıdaki 1, 2 ve 3. rivayetlerde Ay, Ramazan'ın birinci günü, 4. rivayette ise sonuncu günü tutulacaktır. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey, aynı olaya bakan farklı rivayetlerin ittifak ettikleri ortak yönleri tespit etmek olacaktır. Buna göre, yukarıdaki hadis rivayetlerinin toplamından çıkan ortak sonuçlar şunlardır:

1. Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.

2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.

3. Bu tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.

Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri 1401'de) Ramazan Ayı'nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine "ikinci olarak", 1982 yılında (Hicri 1402'de) Ramazan Ayı'nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.

Ayrıca bu hadisede Ay'ın Ramazan'ın tam ortasında DOLUNAY halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de son derece anlamlıdır.

Bu olayların Mehdi'nin diğer çıkış alametleriyle aynı dönemde meydana gelmesi ve Hicri 14. yüzyıl başlarında, üst üste iki yıl (1401-1402) mucizevi bir tarzda tekrarlanması rivayetlerin işaretinin bu olaylar olabileceğini kuvvetlendirmektedir.

Üstelik hayret uyandıracak şekilde benzer bir tutulma olayı 2002 ve 2003 senelerinde de gerçekleşmiştir

GERÇEKLEŞEN TUTULMA TARİHİ

Ay Tutulması 20 Kasım 2002
1423 ‘te Ramazan’ın ortasında

15 gün sonra

Güneş Tutulması 4 Aralık 2002

1423'te Ramazan'ın sonunda




Güneş Tutulması 4 Aralık 2002

1423'te Ramazan'ın sonunda

15 gün sonra

Güneş Tutulması 23 Kasım 2003

1424'te Ramazan'ın sonunda





üst küçük resim) 1981 yılında yaşanan Ay tutulmasının Sky Telescope dergisinin Temmuz 1999 tarihli sayısında yayınlanan resmi.
(üst resim) 31 Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulmasının resmi. Takvim yapraklarında 1981 ve 1982 yıllarında gerçekleşen Ay ve Güneş tutulmalarının tarihleri görülüyor,
Vatan, 08 Kasım 2003, "Sahurdan önce ay tutulması"




Kuyruklu Yıldızın Doğması

Ne zaman ki Melikler seyahat, zenginler ticaret, fakirler dinlenmek, hafızlar gösteriş yapmak için hacca giderler; işte o zaman, kuyruğu bulunan bir yıldız zuhur edecektir. (Kıyamet Alametleri, s.123)

O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)

Hadislerde belirtildiği gibi:

- 1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında "Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamız'ın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak ışıklı bir yıldızdır.

- Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.

- 1981 ve 1982 (Hicri 1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.

Bu yıldızın doğuşunun da diğer çıkış alametleri ile aynı zamanda meydana gelmesi, Halley kuyruklu yıldızının hadiste işaret edilen yıldız olduğunu doğrular niteliktedir.



İmam Rabbani de Mehdi'nin alametlerinden olan kuyruklu yıldız hakkında şu bilgileri vermiştir:


Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir (doğudan batıya doğrudur). (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)

Tarih boyunca bu kuyruklu yıldızın geçtiği zamanlarda Müslümanlar açısından çok önemli hatta dönüm noktası sayılabilecek olaylar meydana gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Peygamberimiz (sav)'den aktarılan rivayetlerde de bildirilmiştir:

Bu yıldız ilk çıktığında;
Hz. Nuh kavmi helak olmuştur.
Hz. İbrahim ateşe atılmıştır.
Hz. Musa ile uğraşan Firavun ve kavmi yok edilmiştir.
Hz. Yahya öldürüldüğünde de görülmüştür.
Siz o yıldızı gördüğünüzde fitnenin şerrinden Allah'a sığınınız.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)

Bu yıldız geçtiğinde meydana geldiği rivayet edilen diğer önemli olaylar da şunlardır:

Hz. İsa doğmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav)'e ilk vahiy gelmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yer almaya başlamıştır.
İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde de bu yıldız görülmüştür.

Bağdat'ın Alevlerle Yok Edilmesi

Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir...
(Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, Cilt 3, sf. 177)





Irak'ın Üçe Bölünmesi

Irak halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın. (Fera İdu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar

Ahir zaman alametlerinden biri de Irak halkının üçe ayrılmasıdır. Hadiste haber verildiğine göre, halkın bir grubu "çapulculara" katılacaktır. Savaş sonrasında otorite boşluğundan faydalanarak, Irak'ta büyük yağmalama olayları yaşanmıştır. Gerçekten de halkın bir kısmı, hırsızlık, gasp, yağmalama gibi "çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil olmuşlardır.

Hadiste bir kısım halkın ise, bulundukları yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Gazetelerde bu yönde yer alan haberler dikkat çekicidir.

Halkın bir kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak Savaşı sırasında da, bir kısım insanlar çeşitli bölgelerde yaşanan çatışmalara katılmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir.

Ayrıca hadisin ilk bölümünde dikkat çekilen, "Irak'ın üçe ayrılması" konusu fiziki anlamda da gerçekleşmiştir. Körfez Savaşı sonrasında, Irak coğrafi olarak üç bölgeye ayrılmıştır. 32. ve 36. paralelin arası, 32. paralelin güneyi ve 36. paralelin kuzeyi olarak belirlenen bu üç bölgenin oluşturulması, hadisin işaret ettiği gelişmelerden biri olabilir.




Milliyet, 04 Mayıs 2003, "Irak üçe bölünüyor"
Yeni Şafak, 04 Nisan 2003, "Ölüm Tarlaları



Masum çocukların öldürülmesi

…Muhammed ümmetinden masum bir çocuk öldürüldüğünde, gökten bir melek 'hak onda (Mehdi'de) ve onun yanında olandadır' diye haykırır. (Sabban İsafur Ragibin, s.154)





Her Yere Ulaşan Bir Fitne

Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artık Mehdi'dir" demesine kadar devam edecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)


Hadislerde herkese ulaşacak, hızla yayılacak bir fitneden bahsedilmektedir. Yani herkesin haberdar olacağı, dine ve Allah'a karşı ortaya sürülen bir fitne insanların imanlarını hedef alacaktır. Günümüzde, Allah'ın varlığına ve dinin yaşanmasına karşı öne sürülen en geniş çaplı fikri akım materyalist felsefedir. Bu felsefenin kendisine dayanak aldığı sözde bilimsel temel ise "evrim teorisi"dir. Hiçbir bilimsel ve mantıksal delile dayanmadığı, tamamen akıl ve bilim dışı olduğu halde, yoğun propaganda, aldatmaca ve göz boyama yöntemleriyle bu safsata dünya çapında belirli materyalist odaklar tarafından kitlelere empoze edilmeye çalışılmaktadır.

Bugün evrim teorisinin gerek basın gerekse televizyon yoluyla hemen hemen girmediği hiçbir ev, bu teoriyi duymayan hiç kimse yok gibidir. Bu durum, bütün Batı dünyası için geçerli olduğu gibi Müslüman ülkeler için de geçerlidir. Öyle ki ders kitaplarında bile yer verilmiş olan bu teori, öne sürdüğü sayısız yalan ve göz boyamalarla daha çocuk yaşlardan itibaren insanlara telkin edilmekte; tesadüfler sonucunda meydana geldikleri, maymundan türedikleri gibi gülünç safsatalarla insanlar yanıltılmaktadırlar. İlkokullardan üniversitelere kadar gençlerin evrimci yalanlarla beyinleri yıkanmaktadır.

Dikkat çekici bir nokta daha vardır: Peygamberimiz (sav)'in hadisinde belirttiği gibi bir fitnenin dünyanın her yerine nüfuz etmesi ve hızla yayılması, ancak günümüzdeki teknolojik imkanlarla (basın, yayın, internet, uydu iletişimi...) gerçekleşebilir. Geçmişteki şartlarda, bir fitnenin dünya çapında kısa zamanda bu kadar geniş alana yayılması mümkün değildir. Nitekim bugüne kadar Allah'ın varlığına, yaratılışa ve din ahlakına karşı savaş açmış, dünya çapında yaygın bir başka fitne daha görülmemiştir. Tüm bunlar Mehdi'nin çıkış zamanının ve dolayısıyla Hz. İsa'nın tekrar yeryüzüne dönüşünün içinde yaşadığımız dönemde olacağına dair önemli işaretlerdir. (En doğrusunu Allah bilir.) Ancak şunu da hatırlatmalıyız ki, hadislerde Mehdi'nin çıkışıyla ve Hz. İsa'nın gelişiyle bu fitnenin sona ereceği de müjdelenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
NİSİBİS 47

NİSİBİS 47


Erkek Mesaj Sayısı : 230
Doğum tarihi : 28/06/95
Kayıt tarihi : 30/11/09
Yaş : 28
Nerden : MaRD!N

Kıyameti Unutmayın!! Empty
MesajKonu: Geri: Kıyameti Unutmayın!!   Kıyameti Unutmayın!! I_icon_minitimePtsi Ara. 07, 2009 2:12 pm

Müslümanlarla Yahudilerin Savaşması

Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyamet kopmaz...
(Müslim, Tirmizi)

Peygamberimiz (sav)'in yukarıdaki hadisinde haber verdiği gibi 20. yüzyılın başlarından itibaren Müslümanlarla Yahudiler arasındaki savaş ve çatışmalar sürmektedir.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden çıkan Filistin toprakları, bu dönemden sonra bir daha barış ve huzura kavuşamadı. 1947 yılında İngiltere'nin Filistin'den çekilerek ülkenin geleceğini Birleşmiş Milletler'e havale etmesinin ardından, ülkenin Araplarla Yahudiler arasında yarı yarıya paylaşımını öngören BM planı uygulamaya kondu. 19 yüzyıl aradan sonra dünya üzerinde ilk kez bir "Yahudi devleti" kurulmuştu.

Hem Filistin'deki hem de komşu ülkelerdeki Araplar bu durumu değiştirebilmek için harekete geçtiler ve 1948 yılı içinde iki taraf arasında kanlı bir savaş yaşandı. İsrailliler, "Bağımsızlık Savaşı" adını verdikleri mücadeleyi kazandılar ve Araplara verilen toprakların da bir kısmını işgal ederek BM'in kendilerine verdiğinden daha da büyük bir toprağı ele geçirdiler. Filistin; Şeria (Ürdün) Nehri'nin Batı kısmı -sonradan "Batı Şeria" olarak anılır oldu- ve Akdeniz kıyısındaki Gazze kentinin etrafındaki küçük cep -sonradan "Gazze Şeridi" olarak anılır oldu- hariç, tümüyle İsrail'in egemenliği altına girdi.


sol resim) Ağlama Duvarı, 1967 Savaşı'nda Doğu Kudüs'ün İsrail tarafından işgaliyle Yahudilerin egemenliğine girdi.
(sağ resim) İsrail'in Haganah isimli kuvvetine bağlı askerler 1948'de Kudüs'e doğru ilerlerken

Bundan yaklaşık 20 sene sonra 1967 Haziranı'nda İsrail büyük bir işgal gerçekleştirdi. Mısır, Suriye ve Ürdün, aylardır İsrail'e karşı büyük bir saldırı başlatmaya hazırlanıyorlardı ki, İsrail ani bir karşı-saldırı ile 5 Haziran sabahı savaşı başlattı. Üslerinden havalanıp önce uzun bir süre Akdeniz üzerinde Batı'ya doğru uçan İsrail jetleri, daha sonra ani bir dönüşle Mısır'a yöneldiler. İsrail'den gelecek bir hava saldırısını kuzeyden değil, doğudan beklemekte olan Mısır "gafil" avlandı ve Nasır'ın hava kuvvetlerinin hepsi henüz havalanamadan yerde yok edildi. İsrail ordusu, ilerleyen 5 gün içinde de kendisine saldırmak için hazır bekleyen Arap ordularını birbiri ardına yenilgiye uğrattı. Yahudi devleti, 6 gün içinde topraklarını yaklaşık üç katına çıkarmıştı. İşgal ettiği topraklar; Batı Şeria ve Gazze'yi yani Filistin'in 1948'deki işgal sırasında "eksik kalan" son iki parçasını, Suriye'ye ait olan Golan Tepeleri'ni, ve Mısır'a ait olan dev Sina Yarımadası'nı içeriyordu.

Bu arada, Batı Şeria ile birlikte Doğu Kudüs de Yahudi devleti tarafından işgal edilmişti. Kutsal şehir, 1948 savaşından beri Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumdaydı. Batı Kudüs, şehrin modern kısmıydı ve İsrail'in elindeydi. Antik dini mabedleri içeren Doğu Kudüs, yani bir anlamda "gerçek Kudüs" ise, Arap tarafında kalmıştı. İsrail, 1967 Savaşı ile kentin bu Doğu kısmını da ele geçirmiş, Yahudi ulusunun sembolü haline gelmiş olan Ağlama Duvarı, 19 yüzyıl sonra yeniden Yahudilerin egemenliği altına girmişti.

Soyvet silahları ile ordusunu tahkim eden Nasır, Nisan 1968'de kaybettiği toprakları Mısır'a kazandırmak için, Mart 1969'da Altı Gün Savaşı'nı bitiren ateşkesi tanımadığını açıkladı ve aylar sürecek olan düşük yoğunluklu bir "yıpratma savaşı"na başladı. İsrail hedeflerine aylar boyunca düzenlenen küçük çaplı saldırılar, ancak Mısır'ın Kanal boyundaki şehirlerinin İsrail uçakları ve ağır topçuları tarafından bombalanması ile sona erdi. Mısır, İsrail'le yeniden ateşkes imzalamak zorunda kaldı.


İsrail askerleri 1967'deki 6 Gün Savaşları'nın 3. gününde El-Halil (Hebron) şehrinde

1973'e kadar bu ateşkes devam etti. Yahudilerin Yom Kippur bayramı sırasında, 6 Ekim 1973 günü, Mısır ve Suriye orduları ani bir saldırı başlattılar. Mısır ordusu, Kanal'ı geçip İsrail kontrolü altındaki Sina'ya girerek 67 Savaşı'ndan sonra oluşturulmuş olan ve "geçilemez" sayılan Bar-Lev Hattı'nı aşmaya başladı. Suriye ise başarılı bir operasyonla Golan Tepeleri'nde ciddi bir ilerleme kaydetti. İsrailliler, bir anda büyük bir şok yaşadılar. Askerler, kutsal Yom Kippur'u kutlamak için toplandıkları sinagoglardan apar topar cepheye yollandılar, İsrail radyosu ise Yom Kippur'da geleneksel olarak koruduğu sessizliğini bozarak alarm verdi.

Ancak Zahal (İsrail Ordusu), büyük kayıplar vererek de olsa, 9 Ekim günü Arap ilerleyişini konvansiyonel silahlarıyla durdurdu. Bir süre sonra da Suriye ordusu Golan'da durduruldu. Buna karşın çok daha güçlü ve stratejik konumu daha avantajlı olan Mısır ordusuyla yapılan savaş uzun sürdü. İki taraf arasında Sina Yarımadası'nda yapılan ve çok kanlı geçen tank savaşını İsrail'in lehine çeviren en büyük faktör ise, genel kabule göre, savaşın ikinci gününden itibaren Washington'ın İsrail'e yaptığı yoğun silah sevkiyatıydı.

İsrail, 26 Ekim günü fiili olarak sona eren savaşla birlikte derin bir nefes aldı. Araplar, geri aldıkları topraklardan yeniden çıkartılmışlar ve "denize dökülme" tehlikesi atlatılmıştı. Ancak bu bile İsrailliler için yeterli olamadı. Arap ordularının birkaç gün süren ilerleyişi dahi büyük bir psikolojik şok yaratmıştı. Bunun yanında 2.700 İsrail askeri yaşamını yitirmişti, 3 milyonun biraz üzerinde bir nüfusa sahip olan bir ülke için bu, çok büyük rakamdı.

Bu psikolojik şoktan sonra Siyonistler geri adım attılar, Sina'yı geri vermeyi kabul ettiler ve 1979'de Camp David Barışı imzalandı. Ama ne bu barış ne de bundan sonraki yıllarda yapılan barış görüşmeleri bölgeye huzur ve gerçek barışı getiremedi. Araplar ve Yahudiler arasındaki çatışmalar halen kısa süreli aralıklarla devam etmektedir

Milli Servetlerin Zenginler Arasında Bölüşülmesi

"...Onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler) "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı: "Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse."
(Tirmizi, Fiten: 39, (2211))

Peygamberimiz (sav)'in kıyamet alameti olarak haber verdiği bu durum günümüzde dünya genelinde yoğun olarak yaşanmaktadır. Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır. Yalnızca Afrika kıtasındaki milyonlarca insanın yaşadığı açlık ve sefalet tüm dünyanın gözleri önünde sürmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü 2003 senesinde yaptığı açıklamada, 2 milyar insanın günde 2 dolar, 1 milyar insanınsa yaklaşık 1 dolarla geçinmek durumunda kaldığını belirtti. Örgütün basın açıklamasında,dünyanın en yoksul yüzde 20'siyle en zengin yüzde 20'si arasındaki uçurumun, son 40 yılda iki kat derinleştiği de vurgulandı.1



Fakir-zengin ayrımının günümüzdeki kadar büyük olması, ahir zaman alametlerindendir. Hz. İsa'nın gelişi tüm bu sorunların çözümü olacaktır.
Vatan, 6 Ağustos 2003,"Özel Jet lüks olmaktan çıktı"
Özgür Gündem, 4 Ağustos 2003, "Hindistan; hem zengin, hem fakir ülke"
Milliyet, 14 Mart 2001, "Zengin-fakir uçurumu büyüyor"
Yeni Şafak, Ağustos 2000, "Biri yer, biri bakar




Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır

Dünyanın durumu: Bugün en zengin 20 ülkedeki ortalama gelir, dünyanın en yoksul 20 ülkesindeki ortalama gelirin 37 katıdır. En zenginlerin yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş ülkeler dünya Gayri Safi Milli Hasılası'nın (GSMH) yüzde 86'sını, ihracat pazarlarının yüzde 82'sini, tüm yabancı yatırımların yüzde 68'ini, tüm telefon hatlarının yüzde 74'ünü ellerinde bulundururken, tüm bu alanlarda en yoksul yüzde 20'nin payı ise hiçbir zaman yüzde 1.5'i geçmemektedir.

Diğer yandan en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki fark 1960 yılında 30'a 1 iken, 1990 yılında 60'a 1, 1997 yılında 74'e 1, 2000 yılında da 79'a 1 olmuştur. Aşırı yoksulluk içinde yaşayanların, yani günlük geliri bir doların altında olanların sayısı 1 milyar 200 milyonu aşmıştır.Bugün dünyadaki en zengin 3 kişinin servetleri 600 milyon insanın yaşadığı en yoksul ülkelerin toplam GSMH'sinin üstündedir...

Hayvanlara İnsanlardan Çok Değer Veren Kişiler

Kıyamet yaklaşınca kişi köpek yavrusu yetiştirecek. Bu işi kendi öz çocuğunu yetiştirmekten ona daha iyi gelecek. (Taberani, Hakim

Hayvanları sevmek, Allah'ın onlarda yarattığı güzelliklere karşı hayranlık ve şefkat duymak elbette güzel bir özelliktir.

Ancak Peygamberimiz (sav)'in yukarıdaki hadiste haber verdiği olay, ahir zamanda insan sevgisinin unutulup yerini hayvan sevgisinin almasıdır.

Elbette bu son derece çarpık bir bakış açısıdır


Sahtekarlık ve Rüşvetin Artması

Benden sonra ümmetim içinde fetret devri olacak. O devirde herkes helali aramadan mal talebinde bulunacak, kanlar akıtılacak ve şiir Kur'an'a bedel tutulacak. (Deylemi; Geleceğin Tarihi 1, s.50

Kıyamet yaklaşınca… ölçü ve tartılarda hile yapılır.
(Ramuz-El Ehadis, 33/7)

Tartı ve ölçülerde hile yapıldığı zaman. (Kıyamet Alametleri, s.139)



Eşcinselliğin Kabul Görmesi

Hadisler göstermektedir ki eşcinselliğin normal bir yaşam biçimi olarak kabul edilmesi kıyamet öncesindeki dönemin önemli bir belirtisidir:

Erkekler kadınlara benzeyecek, kadınlar erkeklere benzeyecek. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 451)

Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ramuz-El Ehadis, 448/8; Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480




Çöllerin Yeşertilmesi

Arabistan'da da nehirler ve bahçeler oluşmadıkça kıyamet kopmaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 17/22, hadis no: 8819

Arab topraklarından nehirler ve dereler akmadıkça kıyamet kopmaz. (Ölüm, Kıyamet ve Diriliş, İmam Şarani, s. 471)

Ahir zamanda ürünlerde yaşanacak olan bolluğa işaret eden bir başka teknolojik gelişme de çöllerin yeşertilmesidir. Dünyada kara parçalarının yüzde kırk üçünü çöllerin oluşturduğu düşünülürse, bu konunun tarım teknolojisi için ne kadar büyük bir önem taşıdığı daha kolay anlaşılır. Günümüzde suyun verimsiz çöl topraklarına kadar ulaştırılmasıyla, en kurak topraklarda bile üretim yapılabilmektedir. Eğer bu yüksek teknoloji tüm çöllere uygulanırsa, kıtlığın eşiğinde olan pek çok ülke çok verimli ekim alanlarına kavuşacaktır. Elbette bunun için çok büyük bir teknoloji gerekmektedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kıyameti Unutmayın!!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FaceKoLiq :: DİNİ KONULAR :: Kuran-ı Kerim-
Buraya geçin: